Translate

14 Şubat 2014 Cuma

Rio'nun Basamakları

     Sao Paulo'dan Rio'ya yaklaşık 6 saat süren bir otobüs yolculuğu ile ulaştık. Otobüsler oldukça konforlu. Koltuk aralıkları çok geniş hatta koltuklar neredeyse tam yatıyor. Dolayısıyla bu 6 saatlik karayolu yolculuğu bizim içn yorucu olmadı. Rio'da da hava Sao Paulo'daki gibi çok sıcaktı. Rio aslında Güney Amerika'nın en büyük şehirlerinden biri ama aynı zamanda bir tatil şehri de olduğu için sanki 7 milyon kişilik bir tatil köyü havası var. 
     Rio dünyanın turizm merkezlerinden biri olduğundan İngilizce konusunda biraz daha ümitliydik. Ancak Sao Paulo gibi Rio'da da İngilizce seviyesi sıfıra yakın. 2014 Dünya Kupası finalinin ve 2016 Olimpiyatları'nın ev sahibi olan Rio'ya gideceklerin duruma hazırlıklı olmalarında fayda var. Tüm bir halkın dil konusunda beceriksiz olamayacağını düşündüğümüz için bu dil meselesinin peşini bırakmadık. Sonunda da Rio'da kaldığımız evin sahibi Ron ile Brezilya'nın gerçeklerini konuşunca taşlar yerine oturdu.
     Ron'un anlattıkları ve kendi gözlemlerimizle ortaya çıkan Rio ile dünya medyasının ve eğlence sektörünün yansıttığı Rio arasında kayda değer farklar var. Bir defa yıllardır bizim gibi "gelişmekte olan" Brezilya'da, birbiriyle bağlantılı toplumsal sorunlar var. İngilizce ve eğitim konusu bunlardan biri. Hatta biraz kuşkucu düşünürseniz gücü elinde bulunduran kesmin halkın eğitim ve yabancı dil seviyesini bilinçli bir şekilde düşük tutmaya çalıştığı sonucuna bile varabilirsiniz. Çünkü ülkenin diğer önemli sorunları: yolsuzluk ve gelir dağılımındaki adaletsizlik. Bu düzenin sürdürülebilmesi elbette ki dünyadaki gelişmeleri takip eden ve sorgulayan bir halkla mümkün olmazdı. Bununla birlikte son zamanlarda diğer "gelişmekte olan" ülkelerde de görülen büyük toplumsal protestolar 2013 yaz aylarından beri Brezilya'yı da sallıyor. Göstericiler toplu taşımaya yapılan zamları veya dünya kupası için harcanan paraları protesto ediyor gibi görünse de aslında istedikleri daha adil ve yaşanabilir bir ülke. 
     Rio de Janerio coğrafi olarak özel bir konuma sahip. Koylar, plajlar ve göllerin arasından aniden sivrilen tek dağlar veya dev kayalar şehre başka yerde göremeyeceğiniz bir hava katıyor. Aynı zamanda şehir ormanlık bir bölgeyle de çevrili. Bu doğal çerçevenin arasında kurulmuş olan Rio şehri ise çarpık bir yapılaşmaya sahip. Ama bundan kastettiğimiz sadece biri eski biri yeni binalar ve sahil kenarından fırlayan apartmanlar değil. Rio'da şehri yukarıdan gören en güzel bölgeler, Favela olarak adlandırılan gecekondu semtleriyle dolu. Bu semtlerin Rio'daki sayısının 500'den fazla olduğu düşünülüyor. Ancak bunlar sıradan gecekondu semtleri değiller. Aralarında Rocinha gibi 70.000 nüfuslu olanlar olduğu gibi çok daha küçükleri de var. Biz Santa Marta favelasına gittik.

Michael Jackson'ın adaletsizliklere ve ayrımcılıklara dikkat çeken "They don't really care about us" şarkısının klibi Santa Marta favelasında çekilmiş. Sonrasında Michael Jackson'ın heykelini dikmişler. Ziyaret sonrası klibi tekrar izlediğimizde bu sefer bambaşka duygular içindeydik.

Yabancılara tek başlarına gitmeleri pek tavsiye edilmese de biz Johannesburg tecrübelerimize güvenerek kendi başımıza yola koyulduk. Tahmin ettiğimiz gibi de daracık bir sokakta karşılaştığımız bir köpek dışında korkulcak bir şey yaşamadık. Bunda Santa Marta'nın neredeyse turistik bir mekan haline gelmiş olmasının ve hükümetin favelaları "ıslah" etmeye yönelik, mazisi birkaç seneye dayanan yeni politikasının etkisi var. Yine de insan "Eğer bunlar iyileşmiş koşullarsa bunun kötü hali daha nasıl olabilir?" diye düşünüyor. Favela sakinlerinin merdivenlerle birbirine bağlanan ancak bir kulübe büyüklüğündeki evleri alt alta, üst üste, iç içe birbirine geçmiş durumda.
Bu yapılaşma içinde sokaklar tam bir labirent ve aynı zamanda o kadar dar ki bir kişi bile zor sığıyor. Etrafta pis bir lağım kokusu var çünkü herhangi bir kanalizasyon sistemi yok. Lağımlar bulunan en yakın boşluğa akıyor. Elektrik ve su ise evler arasında kablolar ve borular çekile çekile bir şekilde kullanılıyor. Favelalar tepelik, engebeli yerlere kurulduğu için favelanın en üstü ile en altı arasında ciddi bir yükseklik farkı var. Hükümet tarafından "ıslah" edilen favelalardan bazılarına bir asansör sistemi kurulmuş. Bu sayede evlere ulaşmak biraz kolaylaşmış. Açıkçası bu sistemin olmadığı yerlerde favelaların üst kesimlerinde yaşayan birinin bu sıcakta evine nasıl ulaştığını hayal bile edemiyoruz. Bekleneceği üzere favelalarda suç oranları çok yüksek. Üstelik suçlar basit hırsılık suçlarından çok daha ciddi olan uyuşturucu, adam kaçırma ve cinayet gibi suçlar. Bunda favelalardaki kötü koşullar kadar favela çeteleri ve mafyalarıyla polislerin kirli işlerinin de payı çok büyük. Ron'un bize söylediğine göre Brezilya'da herkesin bildiği bir şey varsa o da polisin yolsuzluklara bulaşmış olduğu. Bir yandan çetelerle savaşıyor görünen polisin içinde bir bölüm aslında çetelerle işbirliği içinde. Emekli polislerin ve devlet görevlilerinin bazıları favelaların görünmeyen liderleri konumunda. Çünkü ortada dönen çok büyük paralar var. Dolayısıyla hükümetin dünya kupası ve olimpiyatlara hazırlık için uygulamaya başlattığı favelaları ıslah politikası bu koşullar altında ne kadar kalıcı sonuçlar verir bilinmez.
     Tüm bu sorunlar ve gerçeklerin yanında Rio halkı, plajları, stadyumları ve sokakları dolduruyor. Meşhur plajlar Copacabana ve Ipanema'da iğne atsan yere düşmez.

Bikiniyle top sektiren az bulunur
Hediyelik eşyalar ve yazlık kıyafetlerin ağırlıklı olarak satıldığı sahil kenarındaki sokak pazarları kocaman şehre küçük bir tatil kasabası havası veriyor

Açıkçası biz hiç bu kadar kalabalık plajlarda denize girmemiştik. Şunu da belirtmek de fayda var. Eğer plajlarda güzel kızlar görmeyi umuyorsanız sizi büyük bir sürpriz bekliyor diyebiliriz çünkü sıradan bir Brezilyalı bırakın manken standartlarına sahip olmayı Türk standartlarının da üzerinde hayli kilolu. Buna rağmen kimse Brezilya tarzı bikinilerinden vazgeçmiyor. Bu da plajda trajikomik görüntülerin oluşmasına yol açıyor :) Plajla ilgili ikinci notumuz da dalgalar. Biz Akdeniz ve Ege'de büyük dalgalara pek alışık olmadığımız için biraz bocaladık. Hatta dalgaların şiddetinden ilk anda denize girmekte tereddüt ettik. Sonrasında ise yerelleri takip ederek doğru zamanda kendimizi sulara bıraktık. Çok eğlensek de acemi olduğumuzdan büyük dalgalar bizi hem yordu hem de epey hırpaladı. 
     Rio'da olduğumuz sürede kentin simgesel yapılarını da ziyaret ettik.
Şehrin hemen hemen her noktasından görülen Kurtarıcı İsa heykeli önünde poz sıkıntısı yok. Kollarını iki yana açıp heykeli taklit etmeden dönen olmuyor

Bunlar arasında ilgimizi en çok çeken Selaron Merdivenleri oldu. Şilili bir sanatçı olan Selaron 1990'da evinin önündeki merdivenleri boyamaya ve seramikle kaplamaya başlamış. Yıllar boyunca bu işe devam etmiş ve sonunda 215 adımdan oluşan bu merdivenin görünümünü tamamen değiştirmeyi başarmış.

Onca seramik içinde Türkiye'ye ait bir sembol göremedik


Önceleri Brezilya bayrağının renklerini kullanarak yaptığı desenler zamanla dünyanın hemen her köşesinden izler taşımaya başlamış. İntihar ettiği düşünülen Selaron'un bedeni 2013 Ocak ayında merdivenlerde bulunmuş. 
    Rio'da olup da samba ve futbol deneyimi yaşamadan şehirden ayrılmak pek olası değildi üstelik de karnavala birkaç gün kalmışken. Biz karnavala kalamayacağımız için yapmışken en iyisini yapalım dedik ve hem samba hem de futbol için şehrin en iyi mekanlarını tercih ettik: Samba için Rio Scenarium ve futbol için Maracana.

Sadece gençlerin değil, ikinci baharını yaşayanların da gittiği, dans pistinin hiç boş kalmadığı Rio Scenarium canlı müziği ve iç dekoruyla dünyanın en iyi barları arasında gösteriliyor. Yaklaşan uluslararası oyunlar için son makyajları yapılan Maracana'yı dolduran taraftarlar tarihi stadyumun hakkını veriyor. Ateşli Botafogo taraftarı takımını bir an durmaksızın destekledi. Bu galibiyet ertesi gün manşetlerdeydi.



Unutmadan; 
  • Tanımadığınız bir Brezilyalı'yla iyi bir iletişime başlamanın en iyi yolu baş parmağınızla "okey" işareti yapıp gülümseyerek söze başlamak.
  • Rio pahalı bir şehir olduğu için çoğunlukla evde (hosteller artık evimiz oldu) yemek hazırladık. Bununla beraber yerel lezzetlerin de tadına bakmayı ihmal etmedik.                               
                             
                    Brezilya kurufasulyesi Feijao ve geleneksel içkisi Caiprinha
  • Santa Marta dışındaki favelalara gidecek olursanız yine de yanınızda bir rehber olmasında fayda var. Bu arada bizce favelaları en iyi anlatan film 2002 yapımı "City of God" 
  • Plajlarda sık sık hırsızlık olduğu için en az eşyayla gitmek en iyisi.Özellikle 10-15 yaş arası çocuklara dikkat etmek gerekiyor.
  •  Sugarloaf'da gün batımı çok güzel. O yüzden akşama doğru gittik. Elbette bunu düşünen sadece biz olmadığımız için hem Sugarloaf hem de teleferik oldukça kalabalıktı. 
Adını eskiden şekerlerin konulduğu koni biçimli kalıplardan alan Sugar Loaf'a iki kademeli bir teleferikle gidiliyor. Sadece doğal güzelliklerini değil favelalarını da görebildiğimiz Rio tüm çıplaklığıyla karşımızda

  • Maracana Stadyumu'nu rehber eşliğinde turla gezmek mümkün ama boş stadyum yerine bir maç yakalayıp futbol atmosferini hissetmek daha güzel.