Translate

8 Nisan 2014 Salı

Başımız Göğe Erdi


     Singapur’dan sonra bir başka ultra şehir Hong Kong’tayız. 1997 senesine kadar Birleşik Krallık’a bağlı olan Hong Kong bu tarihten itibaren ise Çin’e bağlı bir özerk yönetim bölgesine dönüşmüş. Çin’in aksine Türkiye vatandaşlarından kısa süreli ziyaretleri için vize istemiyor. Biz de kendimizi Çin’de gibi düşünemiyoruz zaten. Kurulduğu zamandan bu yana Asya’nın en önemli pazarı ve merkezlerinden biri olan Hong Kong’ta bizi devasa binalar karşılıyor. Ama klasik bir gökdelen bölgesi ya da yüksek katlı apartmanlar değil anlatmak istediğimiz. Tüm binaların birbiriyle yarışırcasına göğe yükseldiği, hiçbir alanın atıl bırakılmadığı bir benzerinin daha olup olmadığını bilmediğimiz bir şehir Hong Kong.


Hong Kong'ta her yer sanki bir merkez, her cadde sanki diğerinden daha canlı

     Hal böyle olunca şehir dünyanın en pahalı otellerine ev sahipliği yapıyor ve basit hostellerde dahi konaklama ücretleri hayli yüksek. Bizim hostelimiz de Hong Kong Adası’nı tam karşıdan gören Tsim Sha Tsui bölgesindeki devasa bir yapının içinde. Hatta artık bu yapıya bir bina denemez bizce. Daha çok sanki üst üste inşa edilmiş bir mahalle. Bu mahallenin sakinleri ise tüm dünyadan Hong Kong’a gelmiş göçmenler. Bunu en çarpıcı biçimde asansör sırasında beklerken fark ediyoruz. Sırada kimler yok ki? Etiyopya yerel kıyafetli Afrikalılardan, Hintlilere, sarışın İskandinavlardan, Filipinlilere kadar herkes bu apartman mahallede kendine bir yer bulabilmiş. Bu başlangıçtan sonra hostel işletmecisi bize odamızı         -yoksa hücremizi mi desek- gösterdi. Biz de kalışımıza kahvaltı dahil mi diye sorunca adamcağızı bir gülme tuttu. Biz neden bu kadar güldüğünü anlamaya çalışırken kahkahalarının arasında bize Hong Kong’un ne kadar pahalı bir yer olduğunu, eğer kahvaltıyı dahil edecek olursa fiyatın çok artacağını anlattı. Bu gözümüzü biraz korkutsa da artık kendimize güveniyoruz. Hem lezzetli hem de uygun fiyatlı yemek yiyebileceğimizden şüphemiz yok.


Hong Kong Asya'nın en canlı şehirlerinden biri olunca sık sık ilginç tanıtım ve reklamlarla karşılaşmak mümkün.Bu yakışıklıların kasksız halini merak ettiyseniz Hong Kong'a bekleriz

     Hong Kong’a gelişimizle beraber hava da değişmiş oldu. Bunaltıcı sıcaklar yerini ılık ve hafif yağışlı bir bahar havasına bıraktı. Böylece sokaklarda gezinmek de sıcak havalara göre çok daha kolay oldu. Hong Kong sokakları oldukça hareketli ve canlı. Lüks alaışveriş merkezleri, yerel dükkanlar, restoranlar, müzeler ya da kütüphaneler hepsi de kalabalık. Biz bu karmaşık şehri bir bütün olarak anlamak adına önce Hong Kong Tarih Müzesi’ne gittik. Hong Kong Adası’nın oluşumundan günümüz Hong Kong kültürüne kadar tüm gelişimi son derece derli toplu ve bolca görselle anlatan bu müze Asya’nın bereketini anlamamızı ve zorlu tarihini kavramamızı kolaylaştırdı.

Tarih öncesi dönemlerden Japon işgaline dek Hong Kong'ta her ne olduysa öğrenebileceğiz bir yer Hong Kong Tarih Müzesi. Aynı zamanda Çin Mitolojisi hakkında da pek çok görsel var. Müzenin içindeki dilek ağacına biz de dileğimizi asmadan çıkmadık

     Böylece insanın aklını başından alan  şehrin karmaşasını da zihnimizden atabildik. Aklımızda ise en çok 19.yy’da Çinlilerle ticaret yapan İngilizlerin hep Çinlilerden mal satın alıp hiç mal satamamalarından şikayet ederek açık vermelerinden yakınmaları buna karşılık Çinlilerin “Bizim her şeyimiz var, sizin sattığınız her şeyi biz zaten kendimiz yapabiliyoruz” cevabını vermeleri kaldı. Elbette İngilizler bu cevaptan memnun kalmamışlar ve sonrasında Afyon Savaşları’na kadar giden bir süreç başlamış.


Hong Kong gökdelenleri o denli geniş bir alana yayılmış ki kameramızın kadrajına bile sığdaramadık

     Hong Kong Adası’nın karşısında yer alan Kowloon  bölgesi kendi başına bir merkez olmasının yanı sıra Hong Kong Adası’nı seyretmek için de ideal. Özellikle de Victoria Limanı ve Avenue of Stars arasındaki kısım hem kısa bir yürüş yapmak için hem de gece başlayan ışık ve müzik şovunu izlemek için en uygun yer. Hong Kong’ta da Singapur’da gördüğümüz gibi akşam saatlerinde gökdelenler aracılığıyla bir şov yapılıyor. Gökdelenler sanki ışıklı bir klavye gibi müziğin ritmine uyum sağlıyorlar. Fikir olarak özgün olsa da biz Singapur’daki hologramları daha çok beğendiğimizi söylemeliyiz.

Biraz kuyrukta beklemek gerekse de tüm Hong Kong'a hakim bir konumda olan Victoria Zirvesi'nden manzara buna değiyor

     Biz Hong Kong’a bir de yukarıdan bakmak istedik ve Victoria Tepesi’ne de gittik. 552 metre ile şehrin en yüksek noktası olan bu tepeye biraz sıra bekledikten sonra binebildiğiniz kalabalık bir tramvay ile ulaşabildik. Ama burayı da sadece seyirlik bir tepe gibi düşünmemek gerek. Alışveriş merkezleri burada da yanı başınızda. En üst katta yer alan seyir terası ise oldukça rüzgarlı ama çıktığınıza değiyor.

     Bununla beraber Hong Kong sadece dev binalar ve alış veriş merkezlerinden oluşan yapay bir şehir değil. Yolunuz Hong Kong Parkı’na düşerse bir anda bu ultra modern şehirde olduğunuzu unutup havuzlarla kuşlarla dolu bir bahçeye giriyorsunuz. Parkın sonunda ise bir çayevi var. Burada binlerce yıllık çay kültürü hakkında bilgi edinip çeşit çeşit çay takımlarını görebiliyorsunuz. Sonunda da isterseniz kafesinde geleneksel yöntemlerle demlenen ve sunulan çayların tadına bakabilmek mümkün.


Demlikler, fincanlar ve servis takımları çay içmeyi bir sanata dönüştürmüş. Biz de müzenin kafesinde beyaz gül çayı ve Hong Kong'a özgü "dumpling" (mantı) eşliğinde keyifli bir öğleden sonra atıştıması yaptık

     Hong Kong’un bir başka özelliği ise dünyanın lezzet başkentlerinden biri olması. Şehir zenginleştikçe de dünyanın önemli şeflerini kendine çekiyor. Böylece şehirde Michelin yıldızlı çok sayıda restoran açılmış. Ancak başta da söylediğimiz gibi Hong Kong pahalı bir şehir ve bir de üstüne lüks restoranlara gitmek hayli masraflı. Bununla beraber güzel bir yemek için elbette Michelin yıldızlı bir restorana ya da çok paraya ihtiyacınız yok. Şehirde yemek kalitesi hayli yüksek ve sıradan bir restorana bile gittiğinizde bu kaliteyi kolaylıkla fark edebiliyorsunuz. Biz de bu konuda oldukça şanslıydık ve özellikle de kendi keşfimiz olan Monster Sushi’de Asya Mutfağı’nın lezzetine kapıldık. Şimdi yazarken bile ağzımızı sulandıran bu lezzetler arasından en beğendiklerimizi kısaca belirtecek olursak şöyle bir sıralama yapabiliriz :

- 7 Baharatlı Izgara Somon (Grilled Salmon Fin with 7 spices)

-Yengeçli, kaz ciğerli ve peynirli Roll (Soft Shell Crab Roll with Foie Gras and Cheese) 

-Mangolu California Roll (Mango California Roll)

-Yolk soslu fırınlanmış istiridye (Baked Oyster with Yolk Sauce)

-Kızarmış Tofu Peyniri (Fried Tofu Mantou)



     Alışık olmadığımız ve kulağımıza oldukça garip gelen isimlere sahip olsalar da tüm bu yemeklerin tadı gerçekten de damağımızda kaldı. Üstelik Hong Kong standartlarına göre fiyatları da oldukça makul. Elbette bu kadar çeşitlemeye gerek yok diyenler için pratik menüler bulmak da mümkün. Bunlarda ise ara sıcağından tatlısına kadar tam bir menü bir tepsiye sığdırılıyor. Tüm bunların dışında Hong Kong'un en meşhur lezzeti ise "dumpling" adı verilen içleri türlü şeyle doldurulabilen bir çeşit büyük boy mantı. Şehirde sadece dumpling yapan minik restoranlar olduğu kadar diğer restoranların menülerinde de dumpling'lere yer verilmiş.


Hangisi gerçek, hangisi değil? Hong Kong'ta restoranların vitrinlerine konulan plastik yemekler gerçekte servis edileceklerin birebir aynısı. Böylece yemek seçmek çok kolay ve eğlenceli oluyor

     Hong Kong’a gelip de görmeden dönmek istemediğimiz bir başka şey de meşhur at yarışlarıydı. Her ne kadar hava biraz yağışlı olsa da üşenmedik ve Sha Tin Hipodromu’nun yolunu tuttuk. Anlayıp oynaması biraz karışık olsa da sonunda kuponumuzu da yapmayı başardık. Elbette hiç fikrimiz olmadan yaptığımız tahminlerin başarılı olmasını beklemiyorduk :) Yine de bu güzel atmosferde bulunmak çok güzel bir hatıra oldu.

Hong Kong'ta iki hipodrom var. Happy Valley ve Sha Tin. Her ikisine de ulaşım gayet kolay


Unutmadan :

  • Türk vatandaşları Hong Kong’a vizesiz gidebiliyor ancak Hong Kong’tan Çin’e devam edilecekse Çin vizesi gerekiyor
  • Hong Kong alış veriş yapmak isteyenlerin her şeyi bulabilecekleri bir şehir. Elektronikten, son moda kreasyonlara kadar her markayı bulmak mümkün
  • Şehir lezzet meraklıları için ise tam bir cennet. Bizce Asya’ya yapılacak seyahatlerde sırf bu yüzden bile uğranılması gereken bir yer
Mong Kok gece saatlerinde bile son derece hareketli. Ana cadde üzerinde tek kişilik konser verenlerden akrobasi gösterisi yapanlara dek her şeye rastlamak olası.