Dünyanın en kalabalık ülkesinin başkentine doğru yola çıkarken elbette nelerle karşılaşabileceğimizi düşünüyoruz. Üstelik Pekin, hava kirliliği ve ağır cezalar gibi başka bazı konularda da kötü şöhrete sahip bir şehir "Acaba bir insan seliyle mi karşılaşacağız? Metro ne kadar kalabalık olacak? Umarız güvenlikle ilgili bir sorun yaşamayız" gibi düşünceler aklımızdan geçiyor.
Pekin'de bisikletler ulaşımda halen önemli ancak son dönemde motorsiklet kullanımı hayli artmış
2008 Olimpiyatları anlaşılan şehre çok şey katmış. Bu kazanımlardan biri de gelişmiş bir metro ağı. Havalimanından şehre ulaşım bu sayede gayet kolay. Yalnız bizi şaşırtan ise vagon kapıları açıldığında hem ineceklerin hem de bineceklerin aynı anda harekete geçip birbirlerini ite kaka, çarpa çarpa inip binmeleri oldu. Hatta kocaman valizi olan bir kadın seri hareketlerle kendini vagona öyle bir attı ki hem giriş hem de çıkış yolunu bir anda kapatıverdi. Elbette bu bizim alışık olmadığımız bir durum değil. Ama 3 aydır gördüğümüz bir tablo da değildi. Demek ki Pekin'de de metrobüs kuralları geçerliymiş diye düşündük ve üstün uyum içgüdülerimiz hemen devreye girdi :)
Böyle bir başlangıçla şehir merkezine ulaştık ve her zamanki gibi hostelimizi aramaya başladık. Kısa bir süre sonra da gps haritamızda yıldızla işaretlediğimiz bölgeye geldik. Ancak bir terslik vardı. Bir türlü hostelimizi bulamıyorduk. Etrafta gördüğümüz bir kaç kişiye adresi sorduk ama anlaşılır bir cevap alamadık. Yoksa Çin'de Google Maps de mi düzgün çalışmıyordu? Malum Çin'de Facebook yerine RenRen, Twitter yerine Weibo ve Google yerine de Baidu kullanılıyor. Belki de özel bir harita programları da vardır diye düşünmeye başlamışken halden anlayan bir Çinli üstelik de İngilizce olarak yardıma ihtiyacımız olup olmadığını sordu. Böylelikle Çin'in yardımsever yüzüyle de tanışmış olduk. Hostelimiz haritaya göre oldukça farklı bir yerdeymiş. Uzunca bir yürüyüşten sonra ancak ulaşabildik. Bu seferki oda arkadaşlarımız bir İrlandalı ve Quebecli bir Kanadalı. Özellikle Kanadalı dostumuzla sık sık sohbet ettik. Kendisi bir dönem dünyanın farklı bölgelerinde yaşadıktan sonra uzunca bir süre Kanada'nın dışına çıkmamış. Şimdiyse önce bir Çin turu ve sonrasında bir Tibet seyahati planlıyormuş. Çin'in Tibet politikasından ötürü Tibet seyahatini yapabileceğinden emin değildi. Çünkü Çin hükümeti yabancıların bölgeyi ziyaretini zorlaştırıyormuş. Bu arada hostellerle ilgili olarak da bir not düşelim. Şimdiye dek kaldığımız hostellerde hiç sıkıntı yaşamadık ve üstelik hostellerin merkezi konumları sayesinde şehir içi ulaşım da kolay oldu. Üstelik hemen her yaştan, kafa dengi, dünyanın bambaşka yerlerinden pek çok kişiyle tanışıp sohbet ettik. Kısacası hosteller hiç de pasaklı gençlerin pis odalarda günü birlik kaldığı yerler değil. Tersine her yaştan gezginin düşük bütçelerle konaklamasına fırsat veren ve farklı insanlarla tanışmasına imkan sağlayan sıcak ortamlar. Elbette ki öncesinde biraz araştırma yapmak kaydıyla.
Böylece oda arkadaşlarımızın da tavsiyelerine uyarak Pekin programımızı belirledik. Listemizin bir numarasında elbette ki Çin Seddi var ama böyle kadim bir şehirde olunca listemiz tarihi yerlerle kendiliğinden doluyor zaten: Tiananmen, Yasak Şehir, Yazlık Saray ziyaret edeceğimiz yerler arasında. Ama elbette yaşayan Pekin'i de göreceğiz. Meşhur sokak pazarlarını ve hutong'ları dolaşacağız, yerel lezzetleri tadacağız.
Bu sevimli minik Çinliler ve ailelerinin bize çok ilginç gelen bir özelliği var. Çocuk kıyafetlerinin alt tarafı açık ve küçük çocuklar istedikleri zaman tuvaletlerini yapabiliyorlar :) Üstelik de tuvalet olarak bir ağaç altı ya da sokağın bir köşesi kullanılıyor. Siz de yoldan geçerken bu sahneyi izliyorsunuz :) Siz siz olun Çinli bir bebeği kucağınıza almadan önce bir kere daha düşünün
Pekin'den Çin Seddi'ne yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculukla ulaştık. Bu surların büyüklüğü ve uzunluğu bizce ancak yerinde görülürse anlaşılabilir. Seddin olduğu bölgeye teleferikle ulaşılabileceği gibi tırmanış da yapılabiliyor. Biz enerjimizi seddin kendisine saklamak istedik. Bu iyi bir tercih olmuş çünkü zaten seddin üzerinde kısa bir tur bile atmak gerçekten bir kondisyon istiyor.
Bunun nedeni seddin düz olmaması. Sık sık eğimler ve merdivenlerle karşılaşıyorsunuz. Hal böyle olunca fazla uzağa gitmek hazırlıksız kimseler için pek kolay değil. Dönüş içinse yokuş aşağı bir yürüyüş yapılabileceği gibi kendi kendinize kumanda ettiğiniz bir çeşit kaykayla da zahmetsizce inmek mümkün.
Pekin de dikkatimizi çeken şeylerden biri de Çinliler'in de Çini geziyor olduklarını görmek oldu. İstatistikler ne söylüyor bilmiyoruz ama biz Pekin'de dinamik bir iç turizm olduğunu gördük. Ama bu rahatsız edici bir kalabalığa neden olmuyor. Yollar ve meydanlar oldukça geniş. Hatta insan kendini 1.3 milyar nüfuslu bir ülkenin 22 milyonluk başkentinde gibi hissetmiyor. Zaman zaman kocaman meydanlarda tek başınıza yürürken buluyorsunuz kendinizi.
Mao'nun şapkası artık bir hediyelik obje. Tiananmen çevresinde askerlerin nöbet teslim törenlerine rastlamak mümkün
Meydanların efendisi ise tartışmasız Tiananmen. Yeryüzünde burasından daha büyük bir meydan var mıdır, varsa da nasıldır artık onu bilmiyoruz ama bildiğimiz bir şey varsa o da Tiananmen'in çok büyük olduğu. Bu dev alanın etrafı da önemli binalarla çevrili. Mao'nun mozalesi, Çin Ulusal Müzesi bunlardan bazıları. Kısacası meydan şehrin kalbi konumunda. Bizim içinse Tiananmen hala ve hala tankların önüne tek başına dikiliveren akıbeti meçhul Çinliyi hatırlatıyor.
Adını yabancıların ziyaretine yasak olmasından alan Yasak Şehir yüzlerce binadan oluşan dev bir saray. Bir tek burayı adam akıllı gezmek için bile sanırız en az 3 gün gerekecektir. Bununla beraber günü birlik ziyaretlerde bile Çin hakkında çok şey öğrenmek mümkün.
Çin mitolojisine göre uzun yaşamın simgelerinden olan kamplumbağa ve turna heykelleri Yasak Şehir'in girişinde bizi karşıladı
Neredeyse tüm binaların üstleri imparatorluk rengi olan sarı renkli. Hemen her binada çeşit çeşit şekil ve semboller Çin mitolojisine birer gönderme yapıyor. Saray İmparatorluk bahçesiyle son buluyor. Çıkışta turistlere başka turlar satmak isteyen pek çok rehber var. Biz de bunlardan biriyle tam anlaşmak üzereydik ki; iki sivil giyimli görevli hiçbir şey demeden adamı kollarından tuttuğu gibi götürüverdi. Biz şaşkın şaşkın bakakalırken zavallı adam da derdini anlatmaya çalışıyordu. Artık kayıtdışı olduğundan mıdır yoksa başka bir sebepten midir bilmiyoruz ama umarız başına kötü bir şey gelmemiştir.
Turumuzun tarih ayağının diğer duraklarıysa Yazlık Saray ve Lama Temple (Yonghe Temple) oldu. Yazlık Saray şehrin biraz dışında ve şehre hakim yüksek bir konumda. Bununla beraber metroyla ulaşmak pek de zor değil. Lama Temple ise Çin'in önemli bir Tibet Budizm'i tapınağı. İçeride ise beklenmedik bir anda ortaya çıkan dev bir sürpriz ziyaretçilerini bekliyor.
Yaklaşık 20 metrelik yüksekliğiyle birdenbire karşınıza çıkan sandal ağacından yapılma dev Budha heykeli çok şaşırtıcı. Hanedanlar,imparatorlar,savaşlar,devrimler,karşı devrimler, kahramanlık öyküleri, ihanet öyküleri, mitoloji hepsi bu dev medeniyetin başkentinde gündelik hayatla iç içe.
Dev meydanların, kutsal tapınakların ve resmiyetin yanında bir de sıradan, günlük Pekin var. Şehirde hava kirli. Sarı artık sadece imparatorluk rengi değil gökyüzünün de rengi olmuş. Hızlı büyüme ve sanayileşmenin bedeli kirli havayla ödeniyor sanki. Bu aklımıza tabii ki bunun ne kadar sürdürülebilir olduğunu sorusunu getiriyor.
Hutong, Pekin'deki dar sokaklardan oluşan bölgelere verilen bir isim. Bu sokaklarda Pekin'in bir başka yüzünü görmek mümkün. Geleneksel küçücük lokantalarda Çin mantıları satılıyor.
Sıkı güvenlik önlemlerini pek çok noktada hissediyorsunuz. Metro istasyonlarında bile X-Ray'ler kurulu. Her istasyonun girişinde en az 3 asker bu işle görevlendirilmiş. Kendilerine bol gelen üniformalarının içerisinde bu görüntüyü yadırgıyoruz. Çin'in verimlilik anlamında kat edeceği çok yol var sanki.
Pekin'de dolu dolu geçen beş gün içinde meşhur Pekin ördeğinin de tadına baktık ve hemen herşeyin şişe geçirilip satıldığı Wangfujing sokak pazarlarını da gezdik.
Pekin ördeği özel restoranlarda ve kendine has bir törenle servis ediliyor.
Sokak pazarlarında ise biz kedi-köpek eti satıldığını görmedik ama oda arkadaşlarımız görmüşler. Kendimizi bu açıdan şanslı hissediyoruz.
Görünen o ki bir Çinli için herhangi bir şey yemek olabilir. Domuz burnundan kertenkeleye ya da akrepten deniz yıldızına kadar akla gelen ve gelmeyen her türlü şey şişlenip kızartılıyor. Bunlar arasında bize gore en acayip olanı Aerodramus fuciphagus (bir çeşit kırlangıç türü) olan kuşun yuvasının da yenilip çorba yapılması. Kuş yuvasını tükürükleriyle yapıyormuş. Bir çeşit bal gibi düşündük biz. Çok besleyiciymiş ve fiyatı da pahalı.
Pekin'deki son günümüzde bir akrobasi gösterisine de gitme şansımız oldu. Neredeyse ikiye katlanıp ayaklarını kafalarının üzerinden aşıran küçük Çinli kızları canlı görsek de hala bunu nasıl yaptıklarına akıl erdiremiyoruz.
Akrobasi gösterisi kadar ilginç bir başka gösteri de motor şovdu. Küçük bir kafesin içinde beş motorsikletli birbirlerine çarpmadan çok başarılı bir gösteri sundular
Unutmadan;
- Pekin'de hava kirliliği gerçekten hissediliyor. Alerjisi ya da nefesle ilgili sıkıntısı olanların önlemleri ihmal etmemelerini öneririz
- Asya'da daha önce ziyaret ettiğimiz ülkelere benzer şekilde Çin'deki yemek kültürü de çok farklı. Başka yerde bulamayacağınız her türlü acayip şeyi bulup deneyebilirsiniz. Ama bunun yanında normal restoranlar ve klasik Amerikan fastfood zincirlerine de rastlanıyor.
- Güvenlik en önemli konu olarak görüldüğünden bitmeyen güvenlik kontrolleri üst aramaları, evrak kontrollerine karşı sabırlı olmak gerek
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder