Translate

8 Şubat 2014 Cumartesi

Brezilya'da İnecek Var

     Yolculuğumuz aktarmalı olduğu için uzun sürmesine rağmen Güney Amerika'ya ayak bastığımız için heyecanlıydık. Zaten bu uzun yolculuklarda havayollarının sunduğu hizmetler yolculara havada olduklarını hissettirmiyor. Eskiden aylarca süren deniz yolculuklarıyla kat edilen mesafelerin şimdi saatlere indiğini de düşünürsek yol gözünüzde büyümüyor. İlginç olan uçak sanki Güney Amerika'ya değil de Japonya'ya gidiyor gibiydi çünkü yolcuların çoğu çekik gözlü uzakdoğu kökenlilerdi. Yola çıkmadan önce Sao Paulo'da hatırı sayılır bir göçmen nüfus özellikle de Japon kökenli göçmenler olduğunu okumuştuk ama bu kadarını beklemiyorduk doğrusu. Portekizce konuşan ama Japonca bilmeyen Japon görmek garip :) 
     Güney Amerika denilince akla elbette güneş, plajlar, güzel kızlar ve futbol geliyor. Elbette her şehirde tüm bunları bir arada bulmak mümkün değil.
Bizi de ilk durağımız Sao Paulo'da öncelikle güneş ve çok sıcak bir hava karşıladı ve kaldığımız süre boyunca bu sıcak hava devam etti. Hatta o derecede ki biz Çukurovalılar bile Japon turistler gibi güneşe karşı şemsiye kullanmak zorunda kaldık. Afrika'da iki kere sırılsıklam olduktan sonra yağmura karşı aldığımız şemsiyelerimiz böylelikle valizimizin vazgeçilmezi oldular.
   
     Sao Paulo ve İstanbul çarpıklık açısından birbirine oldukça benzeyen iki şehir. Hatta havalimanından şehre gelirken kendimizi Avrupa diye İstanbul'a getirilmiş Anadolu köylüleri gibi hissettik ve henüz İstanbul'u özlemediğimizi anladık. 

Derme çatma binalar arasına sıkışmış tarihi yapılar, araç trafiği, insan trafiği, inşaatlar, korsan cd'cileri, önünde kuyruk oluşmuş belediye otobüsleriyle Sao Paulo, Türkiye ve Brezilya'yı birbirine benzeten ekonomistleri haklı çıkarıyor
   

     Rio Karnavalı'na sayılı günler kalmış olmasından ötürü Sao Paulo'da da samba okulları son hazırlıklarını yapıyorlardı. Karnaval burada olmamasına rağmen Sao Paulo'da da bir karnaval havası vardı. Müziğin ve ritmin sesini takip ederek bu samba okullarından birinin sokak gösterisine denk gelmek mümkün. Samba gösterisi denilince medyada gördüklerimizden olsa gerek bizde cafcaflı kostümleri, tüylü maskeleri ve ışıltılı bikinileriyle durmadan dans eden güzel kızlar beklentisi oluştuğundan karşılaştığımız manzara ilk başta bizi biraz şaşırttı. Çünkü 7'den 70'e özellikle de 7 ve 70 ağırlıklı çocuk ve kadınlardan oluşan bu samba okulunda Rio Karnavalı standartlarında sayılı güzel vardı. Gösteri hayal ettiğimiz gibi olmasa da biz de sonunda ritme kendimizi kaptırıp bir o yana bir bu yana salınıp kendimizce figürler icat ettik :)

     Bünyemiz bu kadar hareketli dansa alışık olmadığından hem yorulduk hem de acıktık. Burada "yiyebildiğin kadar ye" tarzında bir çok et restoranı var. Bunların adı "churrascaria" olarak geçiyor. Üzerinde çeşit çeşit etlerin olduğu şişlerle belli aralıklarla masanıza gelip servis yapan garsonlar siz dur diyene kadar gelmeye devam ediyor. Durdurmanın tek yolu ise masanızdaki yeşil kartı kırmızıya çevirmek :) Bu arada etleri çok da lezzetli bulmadığımızı söylemeliyiz. 

 
İçi kıyma dolu kızarmış hamuru "Pastel Carne" ve bol köpüklü birası meşhur. Onun da                                                      tadına bakmayı ihmal etmedik

     Sao Paulo çok büyük bir şehir. Güney Amerika'nın hem nüfus bakımından en büyüğü hem de iş dünyasının merkezi. Hem bu özelliklerinden dolayı hem de göçmen kökenlerinden ötürü "kozmopolit" olması doğal olan Sao Paulo'da bizi en çok şaşırtan ise ne yemekler ne samba kültürü ne de sıcak hava oldu. Bizi en çok şaşırtan dünyanın turizm merkezlerinden biri olan Brezilya'da İngilizce seviyesinin düşüklüğü. Neredeyse İngilizce konuşulmuyor bile diyebiliriz. Bahsettiğimiz ileri bir İngilizce değil derdini anlatabilecek düzeyde İngilizce. Hatta "Yes-No, Right-Left" gibi temel bilgilerden bahsediyoruz. Bu yüzde iletişimsizlik öyle bir boyuta ulaştı ki sonunda biz giriş seviyesinde Portekizce konuşmaya başladık. Bunun biraz faydası olsa da Portekizce kurduğumuz cümlelere yine Portekizce uzun uzun karşılıklar aldığımızdan ve bunları anlamadığımızdan sonunda pes ettik ve onlar Portekizce konuştukça biz de Türkçe konuşup içinde bulunduğumuz saçmalığın keyfini çıkardık :)

Sao Paolo'nun en önemli caddelerinden yaklaşık 3 km uzunluğundaki Avenida Paulista şehrin en merkezi bölgesi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder